HİCRÎ KAMERÎ AYLAR,  RÜ’YET-İ HİLÂL İLE BAŞLAR

 

Süâl: Hicrî Kamerî ay başı ile takvîmlerde bildirilen Hicrî Kamerî ay başları arasındaki münâsebeti doğru olarak nasıl anlamalıdır? Yani, takvîmlerde bildirilen Hicrî Kamerî ay başları, gerçek Hicrî Kamerî ay başları mıdır?

Oruc, Hac ve Kurban İbâdetlerinin kabûl olması için, doğru zamanlarında yapılması şart olduğundan, dinimizin bu ibâdetler için bildirdiği doğru zamanlarını öğrenmek maksadıyla, bu süâli soruyoruz. Bu husûslarda takvîmlere güvenilir mi?

Cevâb: Bu husûsda hiçbir takvîme güvenilemez. Açıklaması aşağıdadır.

1. Genel Malûmat

Bu konuda öncelikle bilinmesi gereken  iki husûs vardır.

Birincisi, “Yeni ayın hilâlinin doğması”, ikincisi “Yeni ayın hilâlin görülmesi (yâ’ni Rü’yet-i Hilâl)” kavramlarıdır.

Kamer (Ay) dünyâ etrafındaki her devrinde, bir kerre, ay ile güneş, yer küresinin aynı tarafında olarak, üçü bir doğrultuda bulunuyorlar. Bu hâle (İctimâ’ı neyyireyn=Conjunction) denir. Bu hâlde iken, kamerin [ayın] bize karşı olan yüzü karanlık oluyor. Ayı göremiyoruz. Bu zemâna (Muhak) denir. Muhak zemânı sâbit değildir. Yirmisekiz sâat ile yetmişiki sâat arasında değişmekdedir. İctimâ’ vakti, Muhak zemânının tam ortası olup, ilmî takvîmlerde her ay için yazılıdır.

Takıyyuddîn Muhammed ibni Dakîk diyor ki, (İctimâ’ı neyyireyn)den 1-2 gün geçmeden, hilâl hiç görülemez.

2. Ramezân’ın başı ve Bayram ile âlâkalı açıklamalar

Takvîmler, hilâlin görülmesini değil, doğmasını bildirdikleri için, Ramezân ayının başlaması, takvîmle anlaşılamaz.

Hilâlin doğması, görmekle değil, hesâbla anlaşılır. Hesâbın bildirdiği kesin doğru olur. Fekat, hilâl doğduğu gece görülebileceği gibi, o gece görülemeyip, ikinci gecesi de görülebilir. Bu hesâblar, kamerî ayın başladığı vakti bulmak için değildir. Hilâlin görülebileceği geceyi anlamak içindir. Daha geniş ma’lûmât için (YENİ) Rü'yet-i Hilâl linkine tıklayınız.

Hicrî Kamerî sene içinde, Hicrî Kamerî aylara ait hilâlin doğacağı vaktleri hesâb etmek, kat’î olarak mümkün olduğu halde, hilâlin çıplak gözle ve Erd sathından (yerden) görülmesi, ancak rasad ile mümkündür. Hicrî kamerî ay başları, yeni ayın hilâlinin, çıplak gözle rasad yapılarak görülmesi ile kesinleşir.  Takvîmler önceden hâzırlandığı için, takvîmlerde bildirilen hicrî ay başları hesâbla bulunur. İbâdetler için, rü’yet-i hilâl ile kesinleşen hicrî kamerî ay başları esâs alınır.
Hicrî Kamerî Yeni Ayın hilâlinin gözle görülme olayına,  Rü’yet-i Hilâl denilmektedir.  Binlerce sene geriye doğru yapılan araştırmalar neticesinde, yeni ayın hilâlinin görüleceği vaktin, ya’ni rü’yet-i hilâl ile hicrî kamerî ay başlarının tesbiti hesâb ile mümkün olamamışdır. Rü’yet-i Hilâlin,  hem geçmişe ve hem de geleceğe dönük olarak,  vaktinin hesâbını yapmak mümkün değildir. Onun için  takvimlere güvenilmez, mutlaka rü’yet-i hilâl şartdır. Bu da Peygamber Efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” (Hilâli görünce oruca başlayınız!)  hadîs-i şerîfindeki  mu’cizesidir.

Hicrî takvîmlerde bazı aylar 29, bazı aylar ise, 30 gün çekerler. Ancak bu aylarda düzenli ve dönüşümlü bir sıralanma yoktur. Arka arkaya 29 veya 30 gün süren aylar olduğu gibi, bir sene 29 gün süren bir hicrî ay, ertesi sene 30 gün sürebilmektedir. Semâda, Ramezân-ı şerîf hilâlini aramak, bir ibâdetdir. Görülüyor ki, Ramezân-ı şerîf başlangıcını önceden haber vermek, islâmiyyeti bilmemek alâmetidir.  Bunun içindir ki, Hicrî-Kamerî takvîmin hesâblara bağlı olarak tesbiti, İslâm âlimlerince câiz olmadığı bildirilmişdir. Bunun için de oruc, hac ve kurban ibâdetlerinin edâsında takvîmlere güvenilmez.

Târîh araştırıcılarının doğru târîhleme yapabilmeleri için, geçmişe dönük olmak ve takvîmler arası târîh çevirme cedvellerinin düzenlenmesinde kullanılmak üzere, ay sonlarında artan müddetleri 0.5 günden fazla ise, tam gün alınarak o ay’ın 30 gün olduğunun kabulü kaidesiyle takvîmler hâzırlanmakdadır.

(İbni Âbidîn), birinci cild, ikiyüzseksendokuzuncu sahîfede, kıble ta’yînini bildirirken, diyor ki: (Ramezân-ı şerîfin birinci gününü anlamakda takvîmlere güvenilmemelidir. Çünki oruc, gökde yeni ayı görmekle farz olur. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Hilâli görünce oruca başlayınız!) buyurdu. Hâlbuki hilâlin doğması, görmekle değil, hesâbladır ve hesâb sahîh olup, hilâl, hesâbın bildirdiği gecede doğar. Fekat, o gece görülmeyip, bir gece sonra görülebilir ve oruca, hilâlin doğduğu gece değil, görüldüğü gece başlamak lâzımdır. Çünki, islâmiyyet böyle emr buyurmuşdur).

Takvîmlerde bildirilen geceden önceki gecede (Hilâli gördük) demek yanlışdır. İslâm âlimlerinden imâm-ı Sübkî “rahime-hüllahü teâlâ”, (Şa’bânın otuzuncu gecesi hilâli gördüğünü söyliyen olsa, hesâb ile, hilâlin bir gece sonra doğacağı bildirilse, burada hesâba inanılır. Çünki, hesâbla anlaşılan kat’îdir. Doğmadan bir gece evvel görülmesi imkânsızdır) diyor. [Hilâli görmekle Ramezânın başlaması, hesâbla anlaşılandan bir gün sonra olabilir. Fekat bir gün önce olamaz.] Bu hesâblar, kamerî ayın başladığı vakti bulmak için değildir. Hilâlin görülebileceği geceyi anlamak içindir. İmâm-ı Sübkî de böyle buyurdu. İmâmın sözünü tersine çevirenlere aldanmamalıdır.

Her asrda, her yerde, Ramezân ayı, hilâli görmekle başlardı. Şimdi, Ramezân ayı, hilâlin doğma zemânını hesâb etmekle başlatılıyor. Ramezânın başlaması, ahkâm-ı islâmiyyeye uygun olmuyor.

Ramezâna ve bayrama takvîm ile, hesâb ile başlamak câiz olmadığı (Fetâvâ-ı Hindiyye)de de yazılıdır.

Bir yerde Ramezân başlayınca, dünyânın her yerinde oruca başlamak lâzım olur.

 3. Zil-hicce ayının başı ile âlâkalı malûmat

 Kurban bayramının birinci günü, Zil-hicce ayının hilâlini görmekle anlaşılır. Zil-hicce ayının dokuzuncu Arefe günü, hesâbla, takvîmle anlaşılan gün veyâ bundan bir gün sonra olur. Bundan bir gün önce Arafâta çıkanların hacları sahîh olmuyor. Hiçbiri hâcı olamıyor.

Haccın üç farzından biri Arafâtda arefe günü vakfeye durmaktır. Arafâtda vakfeye durmanın evvelki vakti, Zil-hiccenin dokuzuncu günü zevâl vaktinden, ertesi günü, sabâh oluncıya dekdir. [Bir gün önce veyâ bir gün sonra Arafâtda vakfeye durunca, hac bâtıl olur. Vaktinde vakfeye durmıyanların hacları sahîh olmuyor.]

Ramezân ve bayram aylarının şâhidlerle meşrû’ olarak anlaşılmadığı yerlerde,  Zil-hicce ayının birinci günü ve buradan da onuncu günü, ya’nî kurban bayramının birinci günü hesâb edilir. Bayramın birinci günü, bu hesâb ile bulunan gündür. Yâhud, bir gün sonradır. Bir gün evvel olamaz. Çünki, gökde, ay, doğmadan önce görülemez.

Bir yerde Ramezân başlayınca, dünyânın her yerinde oruca başlamak lâzım olur. Hackurban ve nemâz vaktleri böyle değildir. Bunlar vaktlerinin bir yerde ma’lûm olması ile, başka yerlerde de böyle olmaları lâzım gelmez.)) [Ya'nî bu üçü mahallîdir.]

İslâm âlimlerinin yukarıdaki buyurduklarına uymıyan yazılar, beyânlar yanlıştır, kıymetsizdir ve hiç muteber değildir.

 

TÜRKİYE TAKVİMİ

VAKİT HESÂBLAMA HEY'ETİ BAŞKANLIĞI

E-posta adresimiz: bilgi@turktakvim.com